Arabesk ve Arabesque: Kelime Anlamı, Kökeni, Tarihçesi ve Kültürel Anlamı
### **Arabesk Nedir?**
Arabesk, Türkiye’de 1960’lı yıllarda ortaya çıkan, özellikle 1970’ler ve 1980’lerde büyük bir popülarite kazanan bir müzik türüdür. Bu müzik türü, Arap müziğinin melodik yapısını, Türk halk müziği ve Batı müziği enstrümanlarıyla harmanlayarak özgün bir tarz yaratır. Arabesk müzik, genellikle acı, hüzün, aşk, yoksulluk, yalnızlık gibi duygusal temaları işler ve toplumsal sorunları ele alır.
### **Arabesk ve Arabesque: Kelime Anlamı ve Kökeni**
„Arabesk“ kelimesi, Fransızca „arabesque“ kelimesinden türetilmiştir. „Arabesque“, Batı dillerinde genellikle „Arap tarzı süsleme“ anlamına gelir ve Arap kültürüne özgü süsleme sanatlarını tanımlamak için kullanılır. Bu süslemeler, genellikle bitkisel motifler, geometrik desenler ve stilize edilmiş formlarla karakterize edilir. Arap, İslam ve daha geniş anlamda Doğu kültürüne ait bu tarz, özellikle Batı Avrupa’da Rönesans döneminden itibaren mimaride, mobilya tasarımında ve diğer dekoratif sanatlarda yaygın olarak kullanılmıştır.
Müzik bağlamında „arabesk“, kelimenin Türkiye’deki anlam değişikliğinden geçerek farklı bir içerik kazanmıştır. Arabesk müzik, 20. yüzyılın ortalarında Türkiye’de gelişen bir müzik türü olarak, Arap müziği unsurlarını ve melodilerini Türk kültürüyle harmanlar.
### **Arabesque Teriminin Tarihçesi**
„Arabesque“ terimi, ilk kez 16. yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkmıştır ve Batılı sanatçılar, İslam dünyasının süsleme sanatlarına duydukları hayranlığı ifade etmek için bu terimi kullanmışlardır. İslam sanatı, özellikle Avrupa’da Rönesans ve sonrasında, egzotik ve karmaşık süslemeleriyle dikkat çekmiştir. Bu süslemeler, bitkisel motifler, girift desenler ve simetrik kompozisyonlarla dolu olduğundan, „arabesque“ terimi bu tür sanat eserlerini tanımlamak için ideal hale gelmiştir.
„Arabesque“ ayrıca, müzikte de bir terim olarak kullanılır; 19. yüzyılda, özellikle Batı klasik müziğinde, özgür biçimli, süslemeli melodileri ifade eden eserler için bu terim benimsenmiştir. Örneğin, Fransız besteci Claude Debussy’nin „Arabesques“ adlı piyano eserleri, bu tür bir stilin müzikteki yansımasıdır.
### **Arabesk Müzik Tarihçesi**
Arabesk müziğin kökeni, Türkiye’de 1940’lı yıllarda Arap müziğinin etkisiyle şekillenmeye başlamıştır. Bu dönemde, Arapça şarkılar Türkiye’ye plaklar ve radyo yayınları aracılığıyla ulaşmış, bu da Arap müziğine bir ilgi uyandırmıştır. Arabesk müzik, 1960’lı yıllarda popülerleşmiş ve Türkiye’deki sosyoekonomik değişimlerle paralel olarak büyümüştür. Özellikle kırsal kesimden büyük şehirlere göç eden insanların yaşadığı sosyal ve duygusal zorluklar, arabesk müziğin temasında önemli bir yer tutmuştur.
1970’ler ve 1980’lerde, arabesk müzik, Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses ve İbrahim Tatlıses gibi sanatçılarla zirveye ulaşmıştır. Bu sanatçılar, arabeski hem müzikal hem de toplumsal bir ifade biçimi olarak geliştirmiş ve geniş kitlelere ulaşmıştır. Arabesk müzik, bu dönemde toplumsal huzursuzlukları, ekonomik zorlukları ve bireysel acıları dile getiren bir tarz olarak, geniş bir dinleyici kitlesine hitap etmiştir.
### **Kültürel Anlamı**
Arabesk müzik, Türkiye’nin sosyokültürel yapısını derinlemesine etkileyen bir fenomendir. Bu müzik türü, özellikle kentleşme, göç, yoksulluk ve toplumsal sınıf farkları gibi meselelerle iç içe geçmiş bir kültürel ifade biçimi olarak öne çıkar. Arabesk müzik dinleyen kitle genellikle alt sınıflar ve kırsal kesimden büyük şehirlere göç eden insanlar olarak tanımlanır.
Arabesk müzik, bir dönem boyunca „aşağı sınıf“ veya „kitsch“ olarak görülse de, zamanla bu müzik türü, toplumun daha geniş kesimleri tarafından kabul görmüş ve Türkiye’nin müzik kültürünün önemli bir parçası haline gelmiştir. 1990’lar ve sonrasında arabesk müziğin popülerliği azalsa da, bu müzik türü Türkiye’nin kültürel belleğinde güçlü bir yer edinmiştir.
**Sonuç olarak**, „arabesk“ ve „arabesque“ terimleri, Batı’nın Doğu’yu algılayışı ile başlayan ve Türkiye’de farklı bir müzik türüne dönüşen bir süreci ifade eder. Arabesk müzik, Türkiye’nin tarihsel ve toplumsal değişim sürecinin bir ürünü olarak görülür ve bu süreci yansıtan önemli bir kültürel unsurdur.